Colin Hay’dan Justin Bieber’a açık mektup

Colin Hay’in kim olduğunu 80’li yıllarda ilk gençlik çağlarını yaşayanlar iyi bilirler. Down Under, Overkill, It’s A Mistake gibi şarkılarıyla uzun süre kendinden söz ettirmiş Men At Work grubunun solisti. Şöhret basamaklarının (kendi kategorisinde) en tepesine çıkmış bir kişi Hay. Geçtiğimiz günlerde trajik bir şekilde hayatına son veren Robin Williams gibi şöhretin en tepesine çıkmış […]

Coğrafi Keşiflerin Doğuşu

Sonun Başlangıcı: Pireneleri aşan müslümanlar 732 tarihinde Paris’in yaklaşık üç yüz kilometre güneyinde Poitiers’de, Belâtü’ş-Şühedâ savaşında duraklayana kadar ilerlemişlerdi. Avrupa’nın içine bu denli yaklaşan müslümanlar, Avrupalı toplumların yapısında, devlette, askeri anlayışta zoraki değişikliklere sebep olmuş, her fırsatta doğuya haçlı seferleri düzenlenmesinin altında yatan şovalye ruhunu ateşlemişti. Bugün, Avrupalı güçlerin müslümanları yavaş yavaş İber yarımadasından Afrika’ya […]

İstanbul’dan geçen sürgün bilimadam(lar)ı

İstanbul’un İkinci Dünya Savaşı öncesinde Nazi Almanyası’ndaki baskı ortamından kaçan çok sayıda bilimadamının kaçış noktalarından biri olduğunu biliyordum. Son günlerde okumakta olduğum Kader Konuk‘un Doğu Batı Mimesis isimli çalışmasıyla Erich Auerbach’ın bu bilimadamları arasında olduğunu ve en önemli eseri Mimesis: Dargestellte Wirklichkeit in der abendländischen Literatur (Mimesis: Batı Edebiyatında Gerçekliğin Temsili) isimli kitabını yazarken İstanbul’da […]

Yeni olan her zaman iyi midir?

İnsanlık iyiye doğru evrilmekte midir? Biyolojik evrimden bahsetmiyorum; örneğin yazılı kültür, sözel kültürden daha “moderndir”, peki daha iyi midir? Yazının icadıyla kayda geçirilen duygular sonraki nesillere aktarılır, tamam. Acaba bir insanlık deneyiminin yazılı olarak başkalarına ve ya sonraki kuşaklara aktarımı sırasında sözel aktarıma oranla bir şeyler de kaybediyor olabilir miyiz? Sözel aktarımın yazılı aktarıma göre […]

İkili mantığın sefaleti

Ya hep ya hiç. Siyah ya da beyaz. Grinin milyonlarca tonundan oluşan bir dünyada ne kadar sefil bir mantık yürütme şekli!.. Oysa politika bu mantıkla çalışır. Özellikle gündelik politik başlıkların neredeyse hepsi medyaya bu mantık çerçevesinde sunulur. Taraflara göre bu ülkede ultra hainler, ultra vatanseverler, ultra faşistler, ultra kahramanlar, ultra bilmem kaç tür insan var. […]

Is There A Life Before Death?

…Once a few months ago, I walked through the battle-hurt streets of the Upper Hills Road in Belfast, up into the Whiterock Road, and along the walls of a cemetery, in foot high letters, someone had written “Is There a Life Before Death?” … Pete Hamill’in 13 Mart 1972 tarihli New York Magazine’de yayınlanan Notes […]

Bilimkurgu ne güzel şeydir

Şunu bir düşünün: Bizim için alelade olan şeyler, bir karınca için ne muazzamdır! Örneğin ailenizle geçirdiğiniz neşeli bir piknik sonrasında arkanızda bıraktığınız çer çöp, tabiatın o bölgesinde yaşayan karıncalar için sıradanlığı ne denli bozar, şöyle bir hayal edin. Her gün alışageldiği üzere gidip geldiği ve besin taşıdığı yol üzerinde bir kola kutusu, içinden sızan şekerli […]

Las Meninas ve mimetik teori

Sevilla’lı ressam Diego Velázquez’in “Nedimeler” Las Meninas isimli tablosu pek çok kişi tarafından bütün zamanların en ilginç resmi kabul ediliyor. Bu tablo belki de sanat eseri ile seyircisi arasındaki sınırları yıkmaya yönelik bugüne dek yapılmış en başarılı iş. Klasik yaklaşıma göre seyirci ile sanat eseri arasında kesin bir ayrım vardır. Sanatçı eserini ortaya koyar ve […]

Sonsuz sayıda tuşu olan piyano

Bu satırları yazdığım dakikanın bir kaç gün gerisinde, yaşayageldiğim evin, sokakların, şehrin sekiz bin beş yüz kilometre uzağında, bambaşka toprakların üzerinde bambaşka insanların arasında idim. Düşündüm ki, eğer uzayın derinliklerinde bir yerde, yeryüzündeki insanları devasa teleskoplarıyla izleyen yaratıklar varsa; bu gezegenin yüzeyinde gezinen bizleri hayretle birbirlerine gösteriyor olmalılar. Nasıl oluyor da her sabah evimizden çıkıp […]

Birey Olmak

Birey olabilmek için her şeyi feda ettik. Daha doğrusu birey olabilmek için her şeyi feda edenlerin arkasına takıldık. Birey olmayı tanımlayanlar, başkalarını “cehennem” olarak tanımlayanlardı o peşinden gittiklerimiz. Kendi dışımızdaki bütün evren düşmandı; kesin ve muhkem duvarlar örerek benliğimizin etrafına, öz alanımızda, krallığımızı ilan ettik. Benliğimizin çok yakın çevresinde Öz-Krallığımızı kurduk ama belki de tarihin […]