10
Marty (1955)
Minimalist bir öykü. Şebeke(Network (1976))’nin da senaristi olan Paddy Chayefsky, büyük hayalleri olmayan sıradan insanların hayatlarına göz atıyor. Oldukça evrensel bir öykü. Ernest Borgnine‘ın oscarlı performansı kaçırılmamalı. En iyi senaryo dahil dört oscar almış bu filmden bir parça:
– Son zamanlarda sürekli ağlamaya başladım.
– Ben de çok ağlıyorum. İyi ağlarım.
– En ufak bir şeyde gözümden yaşların boşalması benim için yeni bir şey aslında.
– Ben ne olursa olsun sürekli ağlarım. Kardeşlerim, kayın biraderlerim her zaman ne kadar iyi yürekli olduğumu söylerler. Kazara iyi yürekli olmuyor insan. Önce yeterince kötü muamele görüp, acı çekme profesörü olması gerekir. Neler hissettiğini çok iyi biliyorum. Aynı zamanda seninle iyi vakit geçirdiğimi ve çok eğlendiğimi bilmeni istiyorum. Yani demek istediğim, sandığın gibi sıkıcı biri değilsin.
– Ben de güzel vakit geçiriyorum.
– Demek öyle. Ben de sandığım kadar sıkıcı biri değilim o halde.
– Hayır, sen çok iyi birisin. Neden kızlar seni uzun sure önce kapmamış anlamadım.
– Ben de bilmiyorum. İyi ve kendimce zeki biri olduğumu düşünüyorum. Ayrica iki insan evlenince 40-50 yıl beraber yaşayacaklar, güzel ve yakışıklı olmalarından daha önemli bir şeyler olmalı. Sen kendini güzel bulmuyorsun degil mi? Mesela babam da çok çirkin biriydi ama annem ona hayrandı. Annem, kimi zaman herkes gibi çok üzüldüğünü ve babamın onu daima anlamaya çalıştığını söyler. Çocukken oturma odasında oturup, konuşurken görürdüm bazen onları. Bizim ihtiyara hayran kalırdım. Her zaman öyle şefkatliydi ki. Hayatımdaki pek çok güzel şeyden biri bu, annemle babamın tarzları. Ve babam çok çirkin biriydi. Demek ki, goril gibi görünsen de bunun bir önemi yok. Yani bizim gibi çirkinler, düşündüğümüz kadar çirkin değiliz aslında.
Tercüme: “Günebakan” ve “Kelime”
There are no comments.