Archive for the cateroy Sinema-TV

« Older Entries   Newer Entries »

Film endüstrisinin bilmenizi istemediği 6 Şey

6- Hileli muhasebecilik İşte bir Hollywood örneği: Bir stüdyo bir film yapar. Stüdyo filmi kendi dağıtır, buna rağmen yapım şirketi ve dağıtım şirketi teknik olarak farklı bir şirkettir ama aynı büyük şirketin altında iş görürler. Aynı zamanda dağıtım şirketi istediği ücreti kendisine biçebilir, isterse bu zilyon dolarlar olsun. Sonrasında film gişeden milyar dolar kazansa teknik […]

Sinemada devrim

Devrim sinemasını değil, sinemanın devrimini konuşmak istiyorsak klasik ve modern dönemler arasında drama geleneğinin gelişimine göz atmak kaçınılmaz olacaktır. Marvin Carlson’un Tiyatro Teorileri adlı kitabında kronolojik bir sırayla tiyatro ve drama üzerine ortaya konan fikirlerin bir dökümünü bulabiliyoruz. Sinemayı da bu tarihsel arkaplandan bağımsız tutamayız. Teorik olarak, sinema ve tiyatronun aynı gövdenin iki ayrı kolu […]

Sonsuz sayıda tuşu olan piyano

Bu satırları yazdığım dakikanın bir kaç gün gerisinde, yaşayageldiğim evin, sokakların, şehrin sekiz bin beş yüz kilometre uzağında, bambaşka toprakların üzerinde bambaşka insanların arasında idim. Düşündüm ki, eğer uzayın derinliklerinde bir yerde, yeryüzündeki insanları devasa teleskoplarıyla izleyen yaratıklar varsa; bu gezegenin yüzeyinde gezinen bizleri hayretle birbirlerine gösteriyor olmalılar. Nasıl oluyor da her sabah evimizden çıkıp […]

İstanbul Edebiyat Festivali’nde film gösterimi ve söyleşi: Cyrano de Bergerac!

İstanbul Edebiyat Festivali kapsamında 6 Aralık 2011 salı günü saat 18:00‘de Sultanahmet Kızlarağası Mehmed Ağa Medresesi’nde Edmond Rostand‘ın unutulmaz eseri Cyrano de Bergerac’ın 1990 tarihli sinema versiyonunu izleyip, üzerinde konuşacağız. Filmin yönetmeni Jean Paul Rappeneau, başrollerde ise Gérard Depardieu ve Anne Brochet var. Hercule-Savinien de Cyrano de Bergerac 17.yüzyılda yaşamış fransız oyun yazarı… L’Autre Monde: […]

Oyunculuk, inanmaktır

Oyunculuk inanmaktır: Hayali bir karakteri doğurmaktan ibaret olan bütün sanatların en tartışılır durumlarına getirilen ne güzel bir tanımlama! Bir aktör sahnede olan biten her şeye inanabilme kabiliyetinde olmalıdır. yazılmış bütün durumlarınıza ve her hareketinize inanıyor olmanız gerekmektedir. Karakterinize tam olarak inanmalısınız ki gerçeği karakterinizin içinde nasıl bulacağınızı bu sayede bilmeli, bu hayali kişinin sizin üzerinizden […]

Oyuncunun yüzü

Milos Forman’ın muhteşem filmi Amadeus’ta bir sahne vardır; Antonio Salieri’nin Mozart’ı ilk kez gördüğü kraliyet daveti sahnesinde Salieri kendi kendine küçük bir oyun oynamak ister, kalabalıkta dolaşırken ve henüz Mozart ile tanıştırılmamışken acaba Mozart’ı sadece davetteki insanların yüzlerine bakarak tanıma başarısı gösterebilecek midir? Salieri o anları günah çıkartırken şöyle anlatır:  Salonu geçerken kendi kendime bir […]

Kısa Kısa

Harry Potter Serisi (4/10) Kitaplarıyla ve filmleriyle bir fenomen haline gelen (ya da getirilen) seriye kayıtsızlığım serinin sona ermesiyle sona erdi. Hemen şunu söylemek lazım; genel öykü çizgisinin getirdiği hiç bir özgünlük yok, heyecan verici öyküsel numaralar yok. Sadece -olabildiğince tarafsız bir gözlemle- fantastik bir evren tasarımı var. Merkezdeki büyü ve ezoterizme ait ilkel buluşlar; […]

Film Teorileri Üzerine Bir Sınıflandırma Çalışması

1- KLASİK FİLM TEORİSİ (a) Kurgucular (Rudolf Arnheim, Sergei Eisenstein, vs.) (b) Gerçekçiler (André Bazin, Siegfried Kracauer, vs.) 2- MODERN FİLM TEORİSİ (a) Film semiyotiği (Christian Metz: Film Dili, Dil ve Sinema) (b) Post-Yapısal Film Teorisi (2.semiyotik ya da psikosemiyotik olarak da bilinir): Marksist ve psikoanalitik film teorisi. Stephen Heath, Colin MacCabe, Metz The Imaginary […]

Henry Fonda

Birisi benden bütün zamanların en iyi oyuncuları sıralaması yapmamı istese, oluşacak listeye hiç tereddüt etmeden sokacağım isimlerden biri Henry Fonda. Bazı oyuncular fizyonomileri ile dikkat çekerler. Öyle bir yüzü vardır ki, o yüzden binbir türlü anlam çıkartabilirsiniz. Gözlerin arkasında derin acılar, fedakarlıklar, hüzünler, öfkeler saklıdır. Bazı oyuncular da oyunculuk yetenekleri ve anlamı taşıyabilme güçleri ile […]

Auteur Teorisi

François Truffaut 1954 yılında Fransız Sinemasında Belirgin Bir Eğilim başlıklı bir makale yazdı. Bu çalışmada filmlerin yönetmenin kişisel duygu ve düşüncelerini dışavurmak için eşsiz bir ortam olduğunu iddia etti. O bu yüzden yönetmenin bir auteur olarak kabul edilmesi gerektiğini önerdi. Aslında o bir keresinde, kışkırtıcı bir şekilde, “iyi ve kötü filmler yoktur iyi ve kötü […]