Archive of the author

« Older Entries   Newer Entries »

İstanbul Edebiyat Festivali’nde film gösterimi ve söyleşi: Cyrano de Bergerac!

İstanbul Edebiyat Festivali kapsamında 6 Aralık 2011 salı günü saat 18:00‘de Sultanahmet Kızlarağası Mehmed Ağa Medresesi’nde Edmond Rostand‘ın unutulmaz eseri Cyrano de Bergerac’ın 1990 tarihli sinema versiyonunu izleyip, üzerinde konuşacağız. Filmin yönetmeni Jean Paul Rappeneau, başrollerde ise Gérard Depardieu ve Anne Brochet var. Hercule-Savinien de Cyrano de Bergerac 17.yüzyılda yaşamış fransız oyun yazarı… L’Autre Monde: […]

Her Şeyin Teorisi

Bilim, bilinmezler okyanusuyla çevrelenmiş insanoğluna, çevresindeki bu okyanusu tanıyabilme şansı sağlamaya çalışır. Bilinmezler okyanusu yaşadığımız evrendir. Isaac Newton da buna benzer bir tanımlamadan yola çıkarak kendisini tanımlıyor: “I do not know what I may appear to the world, but to myself I seem to have been only like a boy playing on the sea-shore, and […]

Temkinli olmayın

Bağırsaklarınızı midenizin üstünden dışarı çıkartıp masanın üstüne yayıyor gibi hikayenizi ve karakterlerinizi yaymanızı istiyorum. Bunlar sizin bağırsaklarınız, başkasının değil. Kendinizi içinize alın. Ne varsa dışarı çıkarın. Temkinli olmayın. Kişiselleştiğim zaman beni affetmenizi istemeyeceğim, çünkü bu benim öğretme metodum. Size defalarca söylediğim gibi metodlarım sıradışı bir şekilde iç dünyaları ifşa etme üzerine kuruludur ve bu yüzden […]

Oyunculuk, inanmaktır

Oyunculuk inanmaktır: Hayali bir karakteri doğurmaktan ibaret olan bütün sanatların en tartışılır durumlarına getirilen ne güzel bir tanımlama! Bir aktör sahnede olan biten her şeye inanabilme kabiliyetinde olmalıdır. yazılmış bütün durumlarınıza ve her hareketinize inanıyor olmanız gerekmektedir. Karakterinize tam olarak inanmalısınız ki gerçeği karakterinizin içinde nasıl bulacağınızı bu sayede bilmeli, bu hayali kişinin sizin üzerinizden […]

Oyuncunun yüzü

Milos Forman’ın muhteşem filmi Amadeus’ta bir sahne vardır; Antonio Salieri’nin Mozart’ı ilk kez gördüğü kraliyet daveti sahnesinde Salieri kendi kendine küçük bir oyun oynamak ister, kalabalıkta dolaşırken ve henüz Mozart ile tanıştırılmamışken acaba Mozart’ı sadece davetteki insanların yüzlerine bakarak tanıma başarısı gösterebilecek midir? Salieri o anları günah çıkartırken şöyle anlatır:  Salonu geçerken kendi kendime bir […]

Kısa Kısa

Harry Potter Serisi (4/10) Kitaplarıyla ve filmleriyle bir fenomen haline gelen (ya da getirilen) seriye kayıtsızlığım serinin sona ermesiyle sona erdi. Hemen şunu söylemek lazım; genel öykü çizgisinin getirdiği hiç bir özgünlük yok, heyecan verici öyküsel numaralar yok. Sadece -olabildiğince tarafsız bir gözlemle- fantastik bir evren tasarımı var. Merkezdeki büyü ve ezoterizme ait ilkel buluşlar; […]

Film Teorileri Üzerine Bir Sınıflandırma Çalışması

1- KLASİK FİLM TEORİSİ (a) Kurgucular (Rudolf Arnheim, Sergei Eisenstein, vs.) (b) Gerçekçiler (André Bazin, Siegfried Kracauer, vs.) 2- MODERN FİLM TEORİSİ (a) Film semiyotiği (Christian Metz: Film Dili, Dil ve Sinema) (b) Post-Yapısal Film Teorisi (2.semiyotik ya da psikosemiyotik olarak da bilinir): Marksist ve psikoanalitik film teorisi. Stephen Heath, Colin MacCabe, Metz The Imaginary […]

Henry Fonda

Birisi benden bütün zamanların en iyi oyuncuları sıralaması yapmamı istese, oluşacak listeye hiç tereddüt etmeden sokacağım isimlerden biri Henry Fonda. Bazı oyuncular fizyonomileri ile dikkat çekerler. Öyle bir yüzü vardır ki, o yüzden binbir türlü anlam çıkartabilirsiniz. Gözlerin arkasında derin acılar, fedakarlıklar, hüzünler, öfkeler saklıdır. Bazı oyuncular da oyunculuk yetenekleri ve anlamı taşıyabilme güçleri ile […]

Auteur Teorisi

François Truffaut 1954 yılında Fransız Sinemasında Belirgin Bir Eğilim başlıklı bir makale yazdı. Bu çalışmada filmlerin yönetmenin kişisel duygu ve düşüncelerini dışavurmak için eşsiz bir ortam olduğunu iddia etti. O bu yüzden yönetmenin bir auteur olarak kabul edilmesi gerektiğini önerdi. Aslında o bir keresinde, kışkırtıcı bir şekilde, “iyi ve kötü filmler yoktur iyi ve kötü […]

Klan Zamanı

İnsanın evrensel kimliği ve insanlığın akılcı Batı etkisi altında gittikçe daha çok kültürce birleşmeye yürüdüğü görüşü, Avrupa Aydınlanma Çağı felsefesinin ortaya çıkardığı bir görüştür. Bu teori, kültür farklılıları realitesini önemsemeyen soyut bir teoridir. Lévi-Strauss’un söylediği gibi, bir çeşit “rationalité européen” olarak bu görüşün kendisi de ethnocentrisme‘den kurtulmuş değildir. Lévi-Strauss’un Race et l’historie adlı kitabında, daha […]